1990'ların sonu, Güney Fransa'nın Perpignan şehri... Polis teşkilatındaki ilk gününde olan genç ve idealist bir dedektif, şok edici bir cinayet mahalline çağrılır. Bu, 1995 ile 2001 yılları arasında, şehrin tren istasyonu civarında kaybolan veya vahşice öldürülen bir dizi genç kadının ilki olacaktır. Medyanın "İstasyonun Kayıp Kızları" adını taktığı bu kurbanlar, şehirde bir paranoya ve korku dalgası yaratır.
Genç dedektif için bu dava, bir kariyer başlangıcından çok daha fazlası, kişisel bir saplantı haline gelir. Tecrübeli ama kuşkucu amirleri ve akıl hocalarıyla birlikte, kanıtların yetersiz, teknolojinin sınırlı olduğu bir dönemde bu hayalet katilin peşine düşer. Yıllar geçmesine rağmen, ilk kaybolan kızın annesi gibi kurban yakınları umudunu asla kaybetmez ve polise baskı yapmaya devam eder.