Hirayama, "The Tokyo Toilet" projesi kapsamında, şehrin mimari açıdan etkileyici tasarımlara sahip umumi tuvaletlerinde temizlik görevlisi olarak çalışmaktadır.
Hirayama'nın hayatı, son derece basit ve kusursuz bir rutin üzerine kuruludur. Her sabah gün doğmadan uyanır, bitkilerini sular, minibüsüne biner ve işe giderken arabasındaki eski kasetlerden Lou Reed, Patti Smith, The Kinks ve Nina Simone gibi 70'ler ve 80'ler rock müziği dinler.
İşini olağanüstü bir titizlik, adanmışlık ve gururla yapar. Öğle molalarında parkta sandviçini yer ve analog kamerasıyla ağaçların arasından süzülen güneş ışığının (Japonca'da "Komorebi") fotoğraflarını çeker. İş çıkışı bisikletine biner, halk hamamına gider, akşam yemeğini her zamanki yerel lokantasında yer ve uyumadan önce mutlaka kitap okur.
Hirayama, bu tekdüze gibi görünen hayatından son derece memnundur ve her anın tadını çıkarır. Ancak bu sakin ve öngörülebilir düzeni, genç ve geveze iş arkadaşı Takashi'nin yarattığı küçük aksaklıklar ve bir gün habersizce çıkagelen asi yeğeni Niko'nun ziyaretiyle nazikçe sarsılır. Bu karşılaşmalar, Hirayama'nın geçmişiyle olan bağlarını ve bu sakin hayatı neden seçtiğini yavaşça ortaya çıkarır.