Yunanistan'ın kuzeyinde, sınırda bir köyde yaşayan Stergios, borçları ve ailesine yetememe hissiyle boğuşan bir balıkçı ve çiftçidir. Çaresizlik içinde, kolay para kazanmak için ahlaki bir çizgiyi geçer ve teknesiyle göl üzerinden yasa dışı mülteci kaçakçılığı yapmaya başlar. Bu karar, ailenin çöküşünü başlatan bir domino taşı etkisi yaratır ve film bu çöküşü ailenin üç üyesinin gözünden sırayla anlatıyor.
Önce, suçunu örtbas etmek için giderek daha fazla yalana ve şiddete başvuran, ahlaki olarak çöken baba Stergios'un hikayesini izleriz. Onun para için yaptığı bu anlaşma, kısa sürede onu daha karanlık ve tehlikeli bir yola sokar.
Ardından, dindar bir kadın olan anne Maria'nın perspektifine geçeriz. Kocasının ne yaptığını bilmesine rağmen aile birliğini koruma içgüdüsüyle sessiz kalarak suçuna ortak olur. Bu durum, onu kilisedeki yabancı düşmanı söylemlerle kendi vicdanı ve inancı arasında sıkışıp kalan bir kadına dönüştürür.
Son olarak, ailenin gerçeği gören tek üyesi olan kızları Anastasia'nın gözünden olaylara tanık oluruz. Anastasia, babasının karanlık sırlarını ve annesinin korkakça sessizliğini fark eder. Bu yalanlar üzerine kurulu boğucu hayata isyan ederek hem gerçeği arar hem de kendi kurtuluşunun peşine düşer.