Su Yüzü, yetersizlik hissiyle boğuşan Deniz'in, annesinin düğünü için doğduğu kasabaya dönmesiyle, geride bıraktığını sandığı öfke, korku ve suçluluk duygularının "su yüzüne" çıkmasını konu alıyor.
Deniz, hayatının önemli bir döneminde, içinde derin bir yetersizlik hissiyle mücadele eden genç bir kadındır. Bu içsel çatışmalarla boğuşurken, annesinin düğününe katılmak üzere, uzun zaman önce terk ettiği doğduğu kasabaya geri dönmek zorunda kalır. Bu dönüş, Deniz için sadece bir aile ziyareti olmaktan çok öte, geçmişinin hayaletleriyle yüzleştiği bir hesaplaşmaya dönüşür.
Kasabaya adım atar atmaz, Deniz'in geride bıraktığını düşündüğü tüm öfkesi, çocukluk korkuları ve bilinçaltına ittiği suçluluk duyguları teker teker "su yüzüne" çıkmaya başlar. Kasabanın tanıdık atmosferi, eski anıları ve yüzleşmeler, onun iç dünyasında fırtınalar koparır.
Annesinin, ona baba yadigarı olan evi bıraktığını öğrenmesiyle birlikte, Deniz'in o ana kadarki tüm hayatı ve aldığı kararlar sorgulanmaya başlar. Bu miras, sadece bir evden ibaret değildir; aynı zamanda geçmişin yüklerini, sorumluluklarını ve çözülmemiş meselelerini de beraberinde getirir.
Deniz, bu derin sorgulama ve yüzleşme sürecinde, geciktirdiği hesaplaşmayı yapmadan kendisi için gerçek bir gelecek kuramayacağını anlar.