Film, 1913 Danimarka'sında, I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde geçen trajik bir vicdan ve aşk hikayesini konu alıyor.
Yıl 1913, I. Dünya Savaşı'nın arifesidir. Genç ve onurlu bir adam olan Anton Abildgaard (Esben Smed), ailesinin zedelenen onurunu kurtarmanın tek yolu olarak gördüğü süvari subaylığı eğitimini tamamlamaya odaklanmıştır.
Bir eğitim tatbikatı sırasında, müfrezesine, arabası çamura saplanmış olan yerel aristokrat Baron von Løvenskjold'a (Lars Mikkelsen) yardım etme emri verir. Bu centilmence hareket, Anton'un kaleye bir baloya davet edilmesini sağlar.
Baloda Baron'un güzel kızı Edith (Clara Rosager) ile tanışır. Edith'in bir kaza sonucu tekerlekli sandalyeye mahkum olduğundan habersiz olan Anton, ona diğer misafirlerden farksız, normal bir nezaketle davranır.
Hayatı boyunca "hasta" muamelesi gören Edith için bu normal davranış, bir mucize gibidir. Anton'un bu ilgisiyle yeniden canlanır ve genç adama hızla, tutkuyla aşık olur. Edith'in mutluluğunu çaresizce arzulayan babası da bu ilişkiyi tüm gücüyle destekler.
Ancak Anton için durum karmaşıktır. Edith'e karşı derin bir şefkat ve acıma duygusu besler, ancak bu hislerin gerçek bir aşk olup olmadığından emin değildir. Edith'i incitmek istemeyen Anton, gerçeği söylemekten kaçındıkça, kendini yalanların ve yerine getiremeyeceği sorumlulukların içinde daha da kapana kısılmış bulur. "Merhametin tuzağı"na düşen Anton'un bu vicdani ikilemi, hem kendisi hem de Løvenskjold ailesi için trajik sonuçlar doğuracaktır.